"Spor yapmak istemiyorum, sıkıldım ağağağa" diye ağlayıp rutin halinde kruvasan yediğim döneme selam olsun. Uzun bir süre spor yapıp da fiziğiniz oturttuğunuzda 1-2 cheat meal ile o fizik bozulmuyor kolay kolay. E tabi bu da rehavete kapılmanıza sebep olabiliyor. Bende öyle oldu en azından. 1-2 cheat meal ile işi tadında bırakmak yerine yaklaşık 1.5 hafta kadar kendimi rafine şeker ve hamur işine boğdum. Aferin bana.
Keyifliydi tabi keyifli olmasına ama içimdeki o çırpınan his keyifli olması değildi. Direkt bir isyan gibiydi. Sabah kalktığımda aklımdaki ilk şey kruvasan oluyordu. Yedikçe de rafine şeker sizi iyice etkisi altına alıyor ve kurtulmanız çok zor oluyor. Yedikçe yiyesiniz geliyor. Bu dönemde şunu fark ettim ki belki de kurtulması en zor bağımlılıklardan birisi olabilir rafine şeker.
İyi ki bu yaşıma kadar hep bir şeyleri deneye deneye kendimi bu noktaya getirmişim ve şu anda bu konuya uzaktan bir farkındalık meselesi olarak bakabiliyorum. Diğer bir alternatifte şu an bunu kurtulmaya çalıştığım bir bağımlılık olarak da buraya yazıyor olabilirdim.
En son o döngüden de çıkışım şöyle oldu. Vücudum 1 hafta çok iyi dayandı, hiçbir sıkıntı yoktu. Sonra 1 günde sanki o 1.5 haftayı aynı anda çıkarır gibi bir anda yağlandım. Tabi bu belki dışarıdan çok da belli olmuyordur kıyafet ile vs ile ama içten içe bunu hissetmek rezalet bir his.
Tam o anda anladım ne yaptığımı ve ciddi ciddi pişman oldum. Neden bir rafine şeker uğruna bu kadar aylık spor emeğime ihanet ettim ki? İşte o anlarda böyle mantıklı şeyler düşünemiyo insan. Hatta tam o yoğun şeker yeme isteği içindeyken de bunu bir düşündüm. Dedim ki kendi kendime "Şu an yaptığım şey hiç mantıklı değil, irademi ortaya koyup yememek bir tercih, ama ben bunu neden yapmıyorum?". Cevap sadece "yapmıyorum"du.
4 gündür de tekrar spor ve yeme düzenime döndüm. Tabi kruvasan hikayesinin aynısı burada da oluyor. Hani orada vücut 1 hafta kadar değişmemişti ve o fit halinde korumuştu kendini. Şimdi de bir günde pıt diye eski haline gelmiyor ve siz sanki 0'dan spora başlamış gibi hissediyorsunuz o koşu bandının üstüne çıktığınızda. Tam da burada rasyonel tarafımızı ortaya koyup trust the process vizyonuyla devam etmemiz gerekiyor.
İlk kez böyle bir dönem yaşadım hayatımda. Bu7nu ilk kılan şey de sanırım şimdiye kadarki en iyi fiziğimdeyken böyle bir noktaya düşmem oldu. Eskiden sanıyordum ki bu fiziğe ulaşırsam eğer bu bana en büüyk motivasyon olur ve onu korumak için her şeyi yaparım. İşte olmadığımız bir noktaya bakıp yorum yapmak bu yüzden yanıltıcı olabiliyormuş. Bu fiziğe ulaştıktan sonra burası ulaşılan bir nokta değil de sizin her gün sahip olduğunuz bir şeymiş hissi vermeye başlıyor.
İnsanların rutinlerden sıkılmalarının en büyük sebebi de bu. Rutin olarak her gün spor yapıyorsunuz ve rutin olarak her gün fitsiniz. Bir süre sonra ikisi arasındaki bağlantı kaybolabiliyor zihninizden. Spor yaptığım için fitim ve bunu koruyorum diye düşünmüyorsunuz. Ben zaten fitim ve artık spor yapmaktan biraz sıkıldım diye düşündüğünüz anlar geliyor.
Benim için bu dönemi değerli kılan bu aradaki bağı bu kadar net görmem oldu. Bir sonraki sıkılma döneminde ya da motivasyon düşüklüğünde ilk düşüneceğim şey kendi deneyimlediğim hislerim olacak. Tekrar böyle hissetmek ve emeğime ihanet etmek istiyor muyum? Hayır. O zaman bu sefer ne yapmam ve ne yapmamam gerektiğini biliyorum.
Bu dönemin ana konusu rutin alamamaktı benim için. Bunun kesin dönemsel olarak astrolojik bir açıklaması vardır. Çok öyle duyuluyo. Çünkü bariz bir şekilde bu halde hissettiğim dönem başladı ve bu aralar bitiyor.
Kendime sürekli şunu yapayım, şunu düzene koyayım diyorum. Ama aslında gidip cidden de sözde istediğim bu şeyleri yapmıyorum. Çoğu insanın da buna benzer şeyler yaşadığını fark ediyorum. Aslında baktığınızda mantıksız dimi? Bir şeyi yapmak istiyorsun ama yapmamak için türlü türlü yolla kendini sabote ediyorsun sonra da gelip yapamadığın için söyleniyorsun kendine yükleniyorsun.
Dün gece yatağa sırt üstü yattım ve kendime dürüst oldum. Sözde yapmayı istediğim şeyleri gerçekten ne kadar yapmak istediğimi kendime sorgulatmam lazımdı. O anda şunu fark ettim ki aslında yapmak istiyorum neden bir türlü yapmıyorum dediği şeyleri kendime açık açık yapmak istiyorum bile dememişim. Onları o düşünce bulutundan çekip sözel bir düşünceye bile çevirmemişim aklımda.
Mesela sanki uzun süredir erken yatıp erken kalkmak istiyorum ama bir türlü yapmıyorum. Gözümü kapatıp da içimden "Ben uyku saatlerimi düzene oturtmak istiyorum" dediğimde bunu zihnimde hiç de bu kadar net söylemediğimi fark ettim. Bunun yerine ne yapıyordum? Akşam televizyonun karşısında dinlenirken saate bakıp "ayy çok geç oldu ama ben yatmıyorum sabah da erken kalkmak için alarm kurayım ama o zaman da uykumu alamayacağım" falan diye düşünce sarmalına takılıyordum. Ee hani nerede plan? Yeni bir rutin almak ve oturtmak için ilk önce küçük de olsa bir plana ihtiyacımız var.
Benim yaptığım ise tam bir kendini suçlayıcı davranış. Şimdi o akşam saatleri gelmeden kendime bir plan oluşturacağım. Çünkü elde etmek istediğim sonuç o düzeni oturtmak, kendi kendime düşüncelere salıp günün sonunda kendimi suçlamak değil.
Taa üniversite yıllarında ne zaman bir rutin almak istesem hemen bir checklist hazırlardım. Genelde 1 haftalık olurdu bu checklist. Yapmak istediğim şeyleri yazar, gün sonunda da yapınca tik atardım. Onu yapmaktan neden vazgeçtim bilmiyorum. Aslında bir süredir aklımda ama gerçekten de günümden zaman ayırıp bunu yapmadım. Bugün bunu yapacağım ve eski günlerdeki gibi oradaki şeyleri yapıp kendime istediğim şeyleri yapabilirim bu yetiye sahibim hissini tekrar vereceğim.
O zaman...
Cya ♡
Comentarios