Tekrar hoşgeldin kendim ✨
İlacın (zoretanin) üzerimde bir etkisi olduğunu söylüyordum, içten içe de biliyordum ama inkar ediyordum. Bazen başkalarına yardım etmek kendine yardım etmekten daha kolay gelebiliyor insana. İlacın yan etkilerinin hiçbirinin kendinde gözükmeyeceğine zorla inanmak nasıl bir kibir? Neden ve nasıl kendimi zaman içinde bu konuma sokmuşum bilemiyorum ama artık farkındayım. Ben de yorulabilirim, ben de kırılabilirim, ben de karışabilirim.
Buradaki yazılarda bile bu blogu tam nereye oturtacağımı bulamadığımı anlatmıştım. Artık biliyorum. Sonunda biliyorum! Kafamdaki sisin açılması muazzam bir hismiş. Bu blog üç şekilde yazılabilir hale geldi kafamda. İlki şu an yazdığım gibi kendi anlık hislerim ve yaşadıklarımın yazıya dökülmüş hali. Hayli kişisel. İkincisi, kafa defterime rasgele zamanlarda ilham gelerek not aldığım konuların yazıya dökülmüş halleri. Üçüncüsü ise daha önce burada hiç yapmadığım bir şey olan hikaye yazmak.
Karar verip hedef belirledikten sonra o yolda yürümenin planlamasını yapmak çok daha kolay bir hale geliyor. Tam da bunun için aylar sonra dönüp tekrar self-log yaptım. Mental olarak belki de bu blogu açtığım ilk zamanlardaki gibiyim. İçimde yeni bir şeyler yapma hevesi, onları sürdürme sabrı ve karar verme özgüveni var.
Bu self-log muhabbetini ilk üniversitede uydurmuştum. Evet uydurmuştum. O kadar da çok lifestyle videoları izlememe rağmen bu konsept kimsede karşıma çıkmadı. Çıkış hikayesi şuydu: kendi kendime dedim ki "Bir sürü şey yapmak istiyorsun ama yapmıyorsun. Yapmadığın için kötü hissediyorsun ama yapma isteğinden de vazgeçemiyorsun. Böyle bir sarmala düşmüşsün dönüp dönüp duruyorsun." Belki o istediklerini gerçekten yapmak istemiyorsun. Gerçekten hayalindeki her şeyi yaptığındaki halini sevecek misin? O halin gerçekten kafanda idealize ettiğin senle aynı şey mi olacak?
Bunu çözmenin yolu deney yapmak dedim sonra da. 1 haftalık bir deney. Aklından geçen ve günlük olarak yapmak istediğin şeyleri yaz. Mesela, her gün yoga yapmak istiyorum ya da her gün 2L su içmek istiyorum gibi. Benim o zaman yazdığım ana başlıklarda ders çalışmak, spor, şekersiz beslenme, glutensiz beslenme, 22.00'da yatma, 07.00'de kalkma vardı. Ders çalışmak bana kendimi verimli ve bir işe yarar hissettiriyordu. Sadece o programa tik atmak için bile her gün bir şekilde başına oturup çalışıyordum. Spor ve yoga kendime ayırdığım zamandı. Kendime baktığımı kendime kanıtlamış oluyor ve dolaylı olarak öz şefkatimi geliştiriyordum.
Programın fiziksel kısmı (yeme detayları, su içmei uyku vs.) sirkadiyen ritmi düzenleme ve fiziksel tarafıma yatırım yapmak içindi. Ha bir de şimdi hatırladım o 1 hafta boyunca sigarayı da bırakmıştım. Komple değil de sadece 1 hafta bıraktığım için kafamda bir engel oluşmamıştı. Konsept sigarayı bırakmak değil deney yapmaktı çünkü.
Aynı şekilde amacım bir sürü yeni şeye başlayıp en mükemmeli yakalamak da değildi. Sadece kendi kendime deney yapıyordum. Bu şekilde kendimi kandırmıştım, çok da zekiceydi bence ahahaha
Pazartesi günü bu programa başladım. Açıkçası genel olarak iyi hissederim, kafamdaki bariyerleri aşarım ve genel olarak görmüş olurum cidden idealimdeki haftayı yaşayınca bana ne getiriyormuş diye düşünüyordum. Ancak hiç beklemediğim bir şey oldu. Cuma günü otobüsle eve dönüyordum. Otobüs son dönemeci döndüğünde bir anda kafamın içinde gerçekten de bir bariyer kalktı. Bir anda tüm sisler dağıldı (daha sonradan bunun brain fog olduğunu öğreneceğim).
Hassiktir moment yaşadım 😅😂
İşte self-log konseptini keşfetmem bu şekilde oldu. Şimdi o kadar idealize ettiğim bir hafta dizayn etmedim. Yine fiziksel tarafta su içme, kalori aralığı, protein miktarı, yatma-kalkma saatleri var; ders çalışma yerini normal çalışmaya bıraktı; spor ve yoga hala varlar. Bakalım bu 1 hafta tekrar kendi özüme dönüşü kutlama ve "rutin nasıl yapılıyordu ya?" haftası olacak.
Daha sonraki haftalarda self-log nasıl yapılır vs gibi başka bir blog postta bunu anlatabilirim. Bakalım zaman gösterecek. Kafamda yine başka başka yeni şeyler de var. Ancak gerçekleşmeden buraya yazıp enerjisini dağıtmayacağım. "Bunu yapacağım" diye yazmayacağım; "Bunu yaptım" diye yazacağım.
2 hafta önce Hudson Hornet çöküşü yaşadım. Bir efsanenin yıkılışı... Wuuu... Bir anda bu benzetme aklıma geldiği için yazayım dedim. O anlarda açıp yazamadığım için şimdi de kötüyü dillendirmek istemiyorum ama genelden biraz bahsetmek istiyorum.
Çoğu şey anlamını yitirdi gözümde. Hiçbir yerden gelmemiş, hiçbir yere de gitmiyormuş gibi hissediyordum. Anda kalmak gibi de değildi. Alakası yoktu. Hiçbir şey yapmak istemiyordum ki öyle bir noktaya kadar geldi ki en son hiçbir şey yapmadım. Bir süre... Sadece evi dağıtıp, film izledim. Bunlar benim hiç yapmadığım şeyler.
Depresif hissetmenin zaman içinde davranışsal olarak depresyona dönüşmesi aslında doğal çözüm başlangıcı olarak ilerliyor. Vücut kapatıyor kapatıyor kapatıyor... En son o kadar kapatıyor ki hiçbir şey yapmadan sadece durur hale geliyorsunuz. Bu kadar depresif hissetmesem bir şekilde kendime o kadar "boş" zamanı verecek alanı açmazdım. O alanı açmadan da iyileşme başlamazdı.
Çıkmazda, depresif, kötü, sarmalda, döngüde vs gibi kelimelerle kendinizi tanımlayabilecek bir durumdaysanız önce gidebiliyorsanız bir psikologa gidin. Eğer onu bile yapamayacak yerdeyseniz bir süre salın. Her şeyi salın. O salış sizi bir düzlüğe kendiliğinden getirecektir.
Bugün aylar sonra ilk kez o çok beklediğim ağırlık antremanına girdim. Ağırlık çalışmayı çok özlemişim. Ancak ve ancak bırakın ağırlıkların kaça düştüğünü, 0 ağırlık kullanıp setin sonunu getiremediğim hareketler oldu. İyi yanında bakarsak ilerleyeceğim çoook yollar var. Bu keyifli. Oldukça. Aynı zamanda da yol = zaman demek. Değişim zaman istiyor arkadaşlar. Yolun ne tam başında ne de sonlarına yakın bir yerdeyim.
Hayat bir reelstan ibaret olmadığı için bu değişimler hissedilir bir zaman aralığı istiyor 😅 E biz de bunu bilerek bu yola baş koyduk der en sağlamından bu blogu noktalarım. Seviliyorsunuz 🐒
Cya ♡
😍
Önceki yorumum biraz ise yaramış gibi gözüküyor 👍